Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden biride, bizleri günâh ve mekruh olan bir şeye düşürecek, bâtıla yöneltecek, boş ve faydasız, çirkin sözlerden kaçınmamız hakkındadır. Dilimizi kötü alıştırmamak için iyice düşündükten ve ne söyleyeceğimizi tespit ettikten sonra konuşmamız gerekmektedir. Şeyhayn şu hadîsi anlatır: “Bir kul ne anlama geldiğini bilmeden öyle bir lâf eder ki, o lâf sebebi ile derinliği doğu ile batı arasındaki mesafeden daha derin olan cehenneme düşer.”
Hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “Kişi sakıncasız gördüğü öyle bir söz sarf eder ki, o söz sebebiyle, derinliği yetmiş senelik yol kadar olan bir ateş çukuruna atılmış olur.” (İbn Mâce)
“Bir kimse sırf meclistekileri güldürmek için sarf ettiği bir söz sebebiyle gökle yer arasındaki mesafeden daha uzak ve derin bir ateşe atılmış olur; dilin kayması ayağın kaymasından daha yamandır.” (Beyhakî)
“Allâh (c.c)’u anma dışında, çok bâtıl ve boş söz etmeyin. Allâh (c.c)’u anmanın dışında çok konuşmak kalbin sertleşmesine yol açar. Allâh (c.c)’dan en uzak kimseler de, kalpleri sertleşmiş kimselerdir.” (Tirmizî)
İmâm Mâlik (r.âleyh) anlatır: “Hz. İsa (a.s.)şöyle demiştir: “Allâh (c.c)’u anmanın dışında çok konuşmayın, sonra kalplerinizi katılaştırırsınız. Katılaşmış bir kalp de Allâh (c.c)’dan uzaktır, fakat bunu sizler bilemezsiniz.”
Hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “İnsanoğlunun her konuştuğu aleyhine yazılır. Ancak marufu emretmek, münkerden nehyetmek için yaptığı konuşmalarla, Allâh (c.c)’u anması aleyhine yazılmaz.” (İbn Mâce) “Mâlâyâniyi (boş ve manasız sözü) terketmek, kişinin Müslümanlığının güzel olduğunun alâmetidir.” (Tirmizî) Bu konuda daha birçok hadîs vardır. Allâh (c.c) en doğrusunu bilir.
(İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s.978-979)