Yakın Tarihte Cami Kıyımı
Yakın Tarihte Cami Kıyımı başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Tarihçiler ve sanat tarihi uzmanları yakın tarihimizde ülke genelinde on bin kadar ecdat (atalar) eserinin yok edildiğini açıklamaktadırlar. Bunlar Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı eserleridir. Bazıları yanmış, yıkılmış, tamir edilmemiş; bazıları kasıtlı olarak satılmış, kiraya verilmiş, depo yapılmış; bazıları çeşitli bahanelerle temellerine kadar yıkılmıştır. Bunların hemen hepsinin tapu kayıtlarında zikri geçmektedir. Bazısının fotoğrafları da bulunmaktadır. Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Adana’ya kadar binlerce cami, mescid, tekke, dergah, zaviye, medrese, mektep, imâret, çeşme, han, hamam ve sâir binalar yıkılmıştır. Yıkım bununla kalmamış eski eserlerin üzerindeki İslam harfleriyle yazılmış kitabeler kazınmıştır.
Malum olduğu üzere Müslüman bir ülke üzerindeki abideler, mimarlık eserleri, camiler, medreseler, mezarlıklar ve diğer bütün tarihi binalar, o ülkenin tapu senetleri gibidir. Bir millet, üzerinde yaşadığı topraklar üzerinde bu tapu senetlerine dayanarak hak iddia edebilir. Bu yüzdendir ki, dünyadaki bütün milletler, vatanlarnın yani varoluş melcanlannın üzerindeki tarihi ecdâd eserlerini titizlikle, hassasiyetle, kıskançlıkla korurlar, ayakta tutarlar; hattâ, yeni kurulmuş öyle devletler vardır ki, onlar kendileri için tarih uydururlar.
Bizde ise maalesef yakın tarihimizde tam tersi yapılmış ve bu toprakların bize ait olduğunu isbat eden on bine yakın tarihi, mimari, ve sanatsal kıymeti olan bina ve eser yok edilmiştir.
Tarihi ve mimari kültür mirasımızın tacı olan Sultanahmed camii yakın tarihimizde bir ara ibadete kapatılmış ve depo yapılmıştı. Bu faciayı gören ve bilen yaşlı vatandaşlarımız halen mevcuttur. Böylesine önemli bir sanat ve mimarlık eseri, milli kültür ve kimliğimizin sembolü bir mabet nasıl olur da kapatılmış ve depo yapılmıştır? İşte şu kanunla: 1935 tarihli resmi gazetede yayınlanmış, 2845 kanuna göre “…tasnif harici tutulacak cami ve mescidler usul ve muvzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır.”
(Mehmet Şevket Eygi, Yakın Tarihimizde Cami Kıyımı, s.9-17)