En’am Suresinin Nüzûlü

En’am Suresinin Nüzûlü başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.

Âyet-i kerîme’de şöyle buyrulur: “Bütün hamd-ü senâ Allâhü Teâlâ’yadır ki gökleri ve yeri O yarattı. Karanlıkları ve nûru inşâ etti. (Fakat bu âyet ve delilleri, bu kudreti gördükten) Sonra da, kâfir olanlar, yine Rablerine putlarını müsâvî (eşit) tutarlar.” (En’am s. 1)

Allâhü Teâlâ’nın En’am sûresine “Elhamdülillah” diye başlaması, kullarına hamdi öğretmek içindir. Yâni; “Göklerle yeri yaratan Allâh (c.c.)’a hamdedin!” demek istemiştir. Göklerle yerin hassaten zikredilmesi, bunlar kullara görünen en büyük mahlûklar ve pek çok ibretlerle faydaların toplandığı yer oldukları içindir.

Enes (r.a.)’den rivayet edildiğine göre: Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bana En’âm’dan gayri bir sûre bir defada nazil olmadı. Ve Şeytânlar bu sûre için toplandıkları kadar hiçbir sûre için toplanmamışlardı. Bu sûre bana Cibril ile mâiyetinde elli bin melek olduğu hâlde gönderildi. Onu kuşatmışlardı. Sûreyi bir düğün debdebesiyle getirdiler. Havuza su koyar gibi göğsümde kararlaştırdılar. Allâhü Teâlâ, bununla beni ve sizi öyle izaz etti ki, artık bundan sonra ebediyen dalâlette bırakmaz. Bunda müşriklerin bütün hüccetlerinin ibtâli ve Allâh’ın bozulması imkânsız bir va’di vardır.”
Muhammed İbn-i Münkedir’den de rivâyet edildiğine göre, En’âm sûresi nâzil olurken, birlikte, ufku kapatacak kadar melekler de, tesbih ve tahmîd ederek, inmiş, bunu gören Resûlullâh (s.a.v.): “Sübhâne rabbiye’l-azîm” diye secdeye varmışlardır.
Yine merfûân rivâyet edilir ki: “Kim En’âm sûresini okursa, o gün ve gecesi yetmiş bin melek O’na salât eder.” buyurulmuştur.
Süddî ve Vâkidî’ye göre: Âyet-i kerîmede karanlıkdan murâd; gece, nurdan murâd da; gündüzdür. Mâamafîh birçok mûfessir, zulmet ve nûru daha geniş ma’nâda almışlar, gece ve gündüzü, küfür ve îmân, cehâlet ve ilim; dalâlet ve hidâyet olarak tefsir etmişlerdir.

(Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.5-6)

https://youtu.be/vNKZWwsENRs

Bir Yorum Bırak